TıKl@yıN €yL£nc€y£ ß@$L@yIn... |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
" ÖSS'de baraj sistemi değişti "
|
|
YÖK üniversiteye girişte daha önce önlisans ve açıköğretim için 160 olan taban puanını 145'e, lisans programları için ise 185 olan taban puanını 160 olarak değiştirdi.
YÖK Genel Kurulu toplantısı sona erdi. Toplantı sonrasında yapılan yazılı açıklamada, üniversitelerin kontenjanlarının daha etkin kullanılabilmesi amacıyla ÖSYM'nin önerilerinin değerlendirildiği belirtilerek, önlisans ve açık öğretim için ÖSS taban puanının 145, lisans programlarının ise 165 olarak yeniden belirlendiği ifade edildi.
Öte yandan, bazı üniversitelerin fakültelerine dekan ataması da yapıldı. Buna göre Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine Prof. Dr. Mehmet Sami Denker, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne Prof. Dr. Ahmet Korkut Tuna, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesine Prof. Dr. Tahsin Akalp, Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine Prof. Dr. Kubilay Aktulum atandı. Ayrıca Kayseri'de kurulmak istenen Melikşah Vakıf Üniversitesi'ne ilişkin sunumun izlendiği ve üniversitenin kurulmasıyla ilgili olarak olumlu görüşün Milli Eğitim Bakanlığı'na bildirilmesine karar verildiğinin kaydedildiği açıklamada, aday belirleme seçimleri yapılan 21 üniversitenin rektör adaylarının YÖK Genel Kurul'daki oylamanın 21-22 Temmuz tarihlerinde yapılmasına karar verildiği bildirildi.
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, toplantının öğleden sonraki oturumuna katılmış üniversiteye girişteki taban puanlarının değiştirilmesi için 3 öneride bulunmuştu. Yarımağan'ın sözkonusu önerilerinden ilkinin kabul edildiği öğrenildi.
Mevcut düzenlemede, öğrenciler ön lisans tercihi yapabilmesi için ÖSS'den en az 165, lisans tercihi yapabilmesi için ise 185 puan alması gerekiyor.
İHA
|
|
|
" Öğretmenlere izin kısıtlaması "
|
|
MEB’in hazırladığı taslağa göre hem kadrolu personelin hem de sözleşmeli ve geçici sözleşmeli çalışan öğretmenlerin izinleri yeniden düzenleniyor.
Sözleşmeli personele mazeret izni kaldırılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun bazı maddelerinde yapılan değişiklik nedeniyle sözleşmeli personelin izinlerini de kapsayacak şekilde “MEB Personeli İzin Yönergesi Taslağı” hazırladı.
Bakanlığın hazırladığı taslak, hem kadrolu personelin hem de sözleşmeli ve geçici sözleşmeli olarak istihdam edilen personelin izinlerini düzenliyor. Bakanlık yetkilileri, konuya ilişkin yaptıkları açıklamada, kalabalık bir kitle olan sözleşmeli öğretmenlerin izinlerine yönelik böyle bir mevzuata ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Yapılacak düzenleme ile bürokrasinin azaltılacağı, uygulamanın öğretmenlerin lehine olacağı ve uygulamada meydana gelen karışıklıklara açıklık getirileceği ifade edildi. “MEB Personeli İzin Yönergesi Taslağına” göre, personelin kullandığı izinlere ilişkin bilgiler, izin takip ve kullanma kartı yerine, “İLSİS veri tabanı”na işlenecek ve izin kullanımı buradan takip edilecek.
DOĞUM İZNİ
“Verilmesi zorunlu olan mazeret izinleri”nin düzenlendiği taslak, doğum iznine ilişkin daha kapsamlı açıklamalar getiriyor. Buna göre, 8 haftalık doğum öncesi izine ayrılan memur, bu iznini kullanmakta iken doğum yapması halinde kullanmadığı süreler doğum sonrası mazeret iznine eklenmeyecek. Doğumun gecikmesi halinde geciken süre doğum sonrası mazeret izninden düşülmeyecek. Öğretmenlerin süt izinlerinde eğitim-öğretimin aksatılmamasına dikkat edilecek. Okul öncesi ve sınıf öğretmenlerinin öğretmenlerin görevli olduğu eğitim kurumunda ikili öğretim yapılması halinde, öğretmenin sınıflarını hangi dönemde istediği göz önünde bulundurulacak. Tekli öğretimlerde ise mümkünse öğle arası, sınıf öğretmenleri bakımından bunun mümkün olmaması halinde müzik, din kültürü ve ahlak bilgisi, beden eğitimi ve İngilizce gibi diğer alan öğretmenlerinin sınıfa girdiği zamanlarda süt izni kullandırılacak. Aynı hüküm sözleşmeli öğretmenler için de geçerli olacak.
“GÖREVLERİNDEN DOLAYI SALDIRIYA UĞRAYAN MEMURLAR...”
Taslakta, “Hastalık İzni” konusuna da daha detaylı yer veriliyor. Memurlara aynı hastalığa bağlı olarak, 10 yıla kadar hizmeti olanlara 6 aya kadar, 10 yıldan fazla hizmeti olanlara 12 aya kadar, kanser, verem ve akıl hastalıkları gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığa yakalananlara 18 aya kadar hastalık izni verilecek. İzin süresinin sonunda hastalıklarının devam ettiği resmi sağlık kurullarının raporu ile tespit edilenlerin izinleri bir katına kadar uzatılacak. Bu sürelerin sonunda da iyileşmeyen memurlar hakkında emeklilik hükümleri uygulanacak. Görevlerinden dolayı saldırıya uğrayan memurlar ile görevleri sırasında ve görevlerinden dolayı bir kazaya uğrayan veya bir meslek hastalığına tutulan memurlar, iyileşinceye kadar izinli sayılacak.
Taslakta, sözleşmeli personel için ise şu hükümler yer alıyor: “Özel-resmi tabip raporu-sağlık kurulu raporu ile kanıtlanan hastalıklar için, yılda 30 günü geçmemek üzere sözleşmeli personele ücretli izin verilebilir. Hastalık sebebi ile sosyal sigortalar kurumunca ödenen geçici iş göremezlik tazminatı personelin ücretinden düşülür. Ancak, 30 günü aşan ilk ve müteakip hastalık raporları hastalık iznine çevrilmez.
” HASTA SEVK İŞLEMLERİ Kadrolu personel, memuriyet veya ikamet ettikleri yer dışında hastalanmaları halinde bulundukları il veya ilçe milli eğitim müdürlüğüne başvurarak hasta yollama kağıdı düzenlenmesini isteyebilecek. Mevcut yönergedeki “Bu durumda il veya ilçe milli eğitim müdürlüğü yetkilisine, il veya ilçelerinde bulunmasına gerekçe teşkil eden geçici görev veya izin belgesini ibraz etmekle yükümlüdür” hükmü kaldırılacak. Sözleşmeli personelin hasta sevk işlemi ise 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun ilgili hükümlerine göre yapılacak. Taslakta, “bilgilerini artırmak üzere yurt dışına gönderilecek memurlara”, “yetiştirilmek üzere yurt dışına devlet tarafından gönderilen öğrenci ve memurların eşlerine”, “sendika veya konfederasyon yönetim kurulu üyeliğine seçilenlere” verilecek aylıksız izinler de düzenleniyor.
SÖZLEŞMELİ PERSONELE İLİŞKİN DİĞER DÜZENLEMELER Taslak, kadrolu öğretmenlerin, yıllık izin kullanılıp kullanılmadığına bakılmaksızın mazeretleri nedeniyle bir yıl içinde toptan veya parça parça olarak 10 gün izin almalarını öngörürken sözleşmeli personelin ise ölüm, doğum, evlilik, süt izni gibi haller dışında mazeret izni kullanamayacağını öngörüyor. Sözleşmeli personele, kendisinin veya çocuğunun evlenmesi halinde 3 gün, annesinin, babasının, eşinin, çocuğunun veya kardeşinin ölümü halinde 3 gün, eşinin doğumunda ise 2 gün mazeret izni verilecek.
Taslak yönergeye göre, sözleşmeli personel yıllık izinlerinin mali yıl ile sınırlı olması nedeniyle yıllık izinlerini ait olduğu sözleşme yılı içinde kullanacak. Sözleşmeli olarak istihdam edilen personele, aylıksız izin verilmeyecek. Sözleşmeli personel olarak görevli iken askere alınanların askerlik süresince görev yerleri saklı kalmak şartıyla hizmet sözleşmesi feshedilecek. Ancak askerlik hizmetini tamamlayanlar, 1 ay içinde tekrar işe alınmak için ayrıldığı kuruma yazılı talepte bulunmak zorunda olacak. Geçici sözleşmeli olarak istihdam edilen personele ise çalıştıkları her ay için azami 1 gün ücretli izin verilebilecek. Bu izinler sözleşme döneminde kullandırılacak.
|
|
|
" Öğretmenlere izin kısıtlaması "
|
|
MEB’in hazırladığı taslağa göre hem kadrolu personelin hem de sözleşmeli ve geçici sözleşmeli çalışan öğretmenlerin izinleri yeniden düzenleniyor.
Sözleşmeli personele mazeret izni kaldırılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun bazı maddelerinde yapılan değişiklik nedeniyle sözleşmeli personelin izinlerini de kapsayacak şekilde “MEB Personeli İzin Yönergesi Taslağı” hazırladı.
Bakanlığın hazırladığı taslak, hem kadrolu personelin hem de sözleşmeli ve geçici sözleşmeli olarak istihdam edilen personelin izinlerini düzenliyor. Bakanlık yetkilileri, konuya ilişkin yaptıkları açıklamada, kalabalık bir kitle olan sözleşmeli öğretmenlerin izinlerine yönelik böyle bir mevzuata ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Yapılacak düzenleme ile bürokrasinin azaltılacağı, uygulamanın öğretmenlerin lehine olacağı ve uygulamada meydana gelen karışıklıklara açıklık getirileceği ifade edildi. “MEB Personeli İzin Yönergesi Taslağına” göre, personelin kullandığı izinlere ilişkin bilgiler, izin takip ve kullanma kartı yerine, “İLSİS veri tabanı”na işlenecek ve izin kullanımı buradan takip edilecek.
DOĞUM İZNİ
“Verilmesi zorunlu olan mazeret izinleri”nin düzenlendiği taslak, doğum iznine ilişkin daha kapsamlı açıklamalar getiriyor. Buna göre, 8 haftalık doğum öncesi izine ayrılan memur, bu iznini kullanmakta iken doğum yapması halinde kullanmadığı süreler doğum sonrası mazeret iznine eklenmeyecek. Doğumun gecikmesi halinde geciken süre doğum sonrası mazeret izninden düşülmeyecek. Öğretmenlerin süt izinlerinde eğitim-öğretimin aksatılmamasına dikkat edilecek. Okul öncesi ve sınıf öğretmenlerinin öğretmenlerin görevli olduğu eğitim kurumunda ikili öğretim yapılması halinde, öğretmenin sınıflarını hangi dönemde istediği göz önünde bulundurulacak. Tekli öğretimlerde ise mümkünse öğle arası, sınıf öğretmenleri bakımından bunun mümkün olmaması halinde müzik, din kültürü ve ahlak bilgisi, beden eğitimi ve İngilizce gibi diğer alan öğretmenlerinin sınıfa girdiği zamanlarda süt izni kullandırılacak. Aynı hüküm sözleşmeli öğretmenler için de geçerli olacak.
“GÖREVLERİNDEN DOLAYI SALDIRIYA UĞRAYAN MEMURLAR...”
Taslakta, “Hastalık İzni” konusuna da daha detaylı yer veriliyor. Memurlara aynı hastalığa bağlı olarak, 10 yıla kadar hizmeti olanlara 6 aya kadar, 10 yıldan fazla hizmeti olanlara 12 aya kadar, kanser, verem ve akıl hastalıkları gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığa yakalananlara 18 aya kadar hastalık izni verilecek. İzin süresinin sonunda hastalıklarının devam ettiği resmi sağlık kurullarının raporu ile tespit edilenlerin izinleri bir katına kadar uzatılacak. Bu sürelerin sonunda da iyileşmeyen memurlar hakkında emeklilik hükümleri uygulanacak. Görevlerinden dolayı saldırıya uğrayan memurlar ile görevleri sırasında ve görevlerinden dolayı bir kazaya uğrayan veya bir meslek hastalığına tutulan memurlar, iyileşinceye kadar izinli sayılacak.
Taslakta, sözleşmeli personel için ise şu hükümler yer alıyor: “Özel-resmi tabip raporu-sağlık kurulu raporu ile kanıtlanan hastalıklar için, yılda 30 günü geçmemek üzere sözleşmeli personele ücretli izin verilebilir. Hastalık sebebi ile sosyal sigortalar kurumunca ödenen geçici iş göremezlik tazminatı personelin ücretinden düşülür. Ancak, 30 günü aşan ilk ve müteakip hastalık raporları hastalık iznine çevrilmez.
” HASTA SEVK İŞLEMLERİ Kadrolu personel, memuriyet veya ikamet ettikleri yer dışında hastalanmaları halinde bulundukları il veya ilçe milli eğitim müdürlüğüne başvurarak hasta yollama kağıdı düzenlenmesini isteyebilecek. Mevcut yönergedeki “Bu durumda il veya ilçe milli eğitim müdürlüğü yetkilisine, il veya ilçelerinde bulunmasına gerekçe teşkil eden geçici görev veya izin belgesini ibraz etmekle yükümlüdür” hükmü kaldırılacak. Sözleşmeli personelin hasta sevk işlemi ise 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun ilgili hükümlerine göre yapılacak. Taslakta, “bilgilerini artırmak üzere yurt dışına gönderilecek memurlara”, “yetiştirilmek üzere yurt dışına devlet tarafından gönderilen öğrenci ve memurların eşlerine”, “sendika veya konfederasyon yönetim kurulu üyeliğine seçilenlere” verilecek aylıksız izinler de düzenleniyor.
SÖZLEŞMELİ PERSONELE İLİŞKİN DİĞER DÜZENLEMELER Taslak, kadrolu öğretmenlerin, yıllık izin kullanılıp kullanılmadığına bakılmaksızın mazeretleri nedeniyle bir yıl içinde toptan veya parça parça olarak 10 gün izin almalarını öngörürken sözleşmeli personelin ise ölüm, doğum, evlilik, süt izni gibi haller dışında mazeret izni kullanamayacağını öngörüyor. Sözleşmeli personele, kendisinin veya çocuğunun evlenmesi halinde 3 gün, annesinin, babasının, eşinin, çocuğunun veya kardeşinin ölümü halinde 3 gün, eşinin doğumunda ise 2 gün mazeret izni verilecek.
Taslak yönergeye göre, sözleşmeli personel yıllık izinlerinin mali yıl ile sınırlı olması nedeniyle yıllık izinlerini ait olduğu sözleşme yılı içinde kullanacak. Sözleşmeli olarak istihdam edilen personele, aylıksız izin verilmeyecek. Sözleşmeli personel olarak görevli iken askere alınanların askerlik süresince görev yerleri saklı kalmak şartıyla hizmet sözleşmesi feshedilecek. Ancak askerlik hizmetini tamamlayanlar, 1 ay içinde tekrar işe alınmak için ayrıldığı kuruma yazılı talepte bulunmak zorunda olacak. Geçici sözleşmeli olarak istihdam edilen personele ise çalıştıkları her ay için azami 1 gün ücretli izin verilebilecek. Bu izinler sözleşme döneminde kullandırılacak.
|
|
|
" OKS'ye girecek adaylar ikinci tercih yapamayacak "
|
|
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı'na (OKS) girecek öğrencilerin bir seferde 20 tercih yapacağını açıkladı.
Çelik, tercihlerin 11-18 Temmuz tarihleri arasında veliler ya da okul müdürlükleri aracılığıyla gerçekleştirilebileceğini dile getirdi. OKS Tercih ve Yerleştirme İşlemleri ile Seviye Belirleme Sınavı (SBS) Güvenliği konulu bir genelge yayınlanan Çelik, sınavın 8 Haziran'da son kez yapılacağını hatırlattı. Yerleştirme puanlarının geçen yıl olduğu gibi ilköğretim başarı puanı eklenmek suretiyle hesaplanacağının belirtildiği genelgede, tüm öğrencilerin diploma notlarının e-okul sistemi üzerinden otomatik olarak hesaplanacağı ifade edildi.
Genelgeye göre, tercihler veliler tarafından bireysel olarak ya da okul müdürlükleri aracılığıyla 11-18 Temmuz 2008 tarihleri arasında bir seferde 20 tercih olarak yapılacak. Tercih onaylama işlemi bittikten sonra tekrar düzeltme hakkı olmayacak, daha sonra ayrıca tercih alınmayacak. İkinci yerleştirme ile tercihinde yükselme işlemlerinde de aynı tercihler geçerli olacak. Birinci ve ikinci yerleştirme ile tercihinde yükselme işlemleri 2008 OKS Tercih ve Yerleştirme e-Kılavuzu'nda yer alan açıklamalara göre yapılacak. Okul müdürlüğü tarafından elektronik ortamda onaylanan tercihlerin sistem çıktısı alınarak okul müdürlüğü yetkilisi ve veli tarafından imzalanacak, aslı okulda saklanarak bir örneği imza karşılığı veliye verilecek.
|
|
|
" Üniversitelere bu yıl 42 bin fazla öğrenci alınacak "
|
|
YÖK Genel Kurulu, örgün lisans eğitiminde toplam 24 bin, ikinci öğretim programlarında da toplam 18 bin kişilik bir artış yapmayı kararlaştırdı. Kontenjan artırımının 9 ret oyuna karşılık 11 evet oyuyla alındığı belirtildi.
YÖK Genel Kurulu toplantısının ardından yapılan açıklamada, 1996-2007 yılları arasında üniversitelerde öğretim elemanı sayısının yüzde 95 artmasına karşın lisans programlarındaki öğrenci sayısının yüzde 40’a ulaşamadığı belirtildi.
Kontenjanlardaki artışın yeterli olmadığı ifade edilen açıklamada şöyle denildi:
“Bugün toplanan Yükseköğretim Genel Kurulu, bu bilgiler ışığında ve 2007 yılında yayınlanan Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi’nde öngörülen hedefler çerçevesinde 2008-2009 kontenjanlarında önceki yıla göre önemli bir artış sağlamıştır. Bu çerçevede, örgün lisans düzeyinde 2007 yılında açık olan programlarda yaklaşık 130 bin olan öğrenci kontenjanı bu yıl aynı programlar esas alındığında yaklaşık 154 bin olmuştur. Lisans düzeyindeki ikinci öğretim programları kontenjanlarının birinci öğretim ile eşitlenmesi kararlaştırıldığından 2007 yılında açık olan ikinci öğretim programlarında 33 bin olan öğrenci kontenjanı bu yıl 51 bine yükselmiştir.”
Artış miktarının üniversitelerin önerileri doğrultusunda belirlendiği kaydedildi. Açıklamada, kontenjan artışlarının öğretim elemanı sayısındaki artış, üniversitelerin talepleri, yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duyulan alanlar, bilimsel üretim, araştırma ve uygulamada öne çıkan programlar ile bazı programların özel niteliklere sahip olması gibi faktörlere göre yapıldığı bildirildi. Açıklamada, fakülte ve bölümlere ilişkin ayrıntılı kontenjan tablalarının ÖSYM kitapçığına son şekli verildikten sonra açıklanacağı belirtildi. Genel Kurul sonrasında 9 üye söz konusu artırıma karşı oy verdiğini belirterek yazılı açıklamada bulundu.
YÖK’ün muhalif kanadını oluşturan Prof. Dr. Fikret Şenses, Prof. Dr. Tunçalp Özgen, Prof. Dr. Nemci Yüzbaşıoğlu, Bülent Serim, Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul, Prof. Dr. Mustafa İlhan, Prof. Dr. Atilla Eriş, Prof. Dr. Engin Ataç ve Prof. Dr. İsa Eşme imzası ile verilen karşı oy yazısında şöyle denildi: “27 Mayıs 2008 tarihinde yapılan Gene Kurul toplantısında yükseköğretim kuruluşların öğrenci kontenjanlarından önemli artışlar yapılmasın kararına aşağıdaki gerekçeler ile katılmıyoruz.
“HERHANGİ BİR PLANA GÖRE YAPILMADI”
Öğrence kontenjanlarının artırılması kararı, son birkaç yıl içinde çok sayıda yeni üniversite kurulması kararı gibi herhangi bir plana ve programa dayanmamaktadır. Üniversitelerimizin görüşü alınmadan alınan bu karar, en başka yükseköğretim sisteminin üst kuruluşu olarak yükseköğretim kurulunun benimsemesi gereken katılımcılık ilkesine aykırı düşmektedir.
“ÜNİVERSİTELERİMİZİ OKULLAŞTIRACAKTIR”
Yükseköğretim kuruluşlarının öğretim elemanı, altyapı ve finansal kaynak eksiklikleri gözetilmeden alınan ve siyasal gerekçelerden kaynaklandığı izlenimi yaratan bu karar da yükseköğretim sistemimizin karşı karşıya bulunduğu sorunlar, özellikle eğitim kalitesi ve araştırma/yayın performansın açısından daha da ağırlaştıracaktır. Gelişigüzel bir biçimde ve alelacele alınan bu ve benzeri kararlar yükseköğretimde okullaşma oranını artması yerine üniversitelerimizin okullaşması sonucunu doğuracaktır.
“SİYASİ KAYNAKTAN GEREKLİ KAYNAK ALINMALI”
Konuya ilişkin görüşmeler sırasında da ısrarla dil getirildiği üzere, eğitime ilişkin diğer temel değişikliklerde olduğu gibi kontenjan artışları da ciddi ve kapsamlı bir plana dayanmalıdır. Bu nedenle aynı zamanda bir planlama örgütü olan Yükseköğretim Kurulu’nun ilk aşamada, yükseköğretim kuruluşlarının öğretim elemanı sayı ve nitelikleri, altyapı olanakları ve diğer kaynaklarına ilişkin ayrıntılı ve sağlıklı bilgiye ulaşması gereklidir. Bir sonraki aşamada, kontenjan artışları, yükseköğretim kuruluşları başta olmak üzere ilgili kurumlarla işbirliği içinde, yurtiçi ve uluslar arası gelişmeler ve farklı alanlardaki eleman talebine ilişkin öngörüler ışığında önümüzdeki birkaç yıl içinde bir bütün olarak hedeflenmelidir.
Bu hedefler üzerinde ilgili kurumlar arasında oydaşma sağlandıktan sonra, siyasal otoriteden bu hedeflerin gerçekleşebilmesi için gerekli kaynak talebinde bulunulmalı ve ancak bu kaynaklar sağlandıktan sonra kontenjan artışları bir plana çerçevesinde ve artışlar yıllara yayılarak kademeli bir biçimde yapılmalıdır.”
|
|
|
ÖSS'de her şey değişiyor "
|
|
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversiteye giriş için tek aşamalı ancak adayların yılda birkaç kez girebilecekleri bir sınav modeli düşündüklerini açıkladı.
Özcan, Öğrenci Seçme Sınavı'nda (ÖSS) yapmayı düşündükleri değişikliklere ilişkin sorularını yanıtladı. ÖSS'yi değiştirmek istediklerini belirten Özcan, bu konu üzerinde çalışmalarının devam ettiğini bildirdi. Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) da konuyla ilgili çalışmaları olduğunu söyleyen Özcan, MEB ile ortak çalışacak aşamaya henüz gelinmediğini kaydetti. Özcan, “Benim isteğim onlarla bizim ekibin beraber çalışması. Onların hazırlıkları bizimkinden önce başladı sanırım. Onlarınki, öğrencinin her yıl lise 1, 2, 3 ve 4 yıllardaki gösterdiği performansın ortalamasının sene sonundaki bir imtihanla birleştirilmesi ve onun nota dönüştürülmesi şeklinde. Biz de İngilizlerin yaptığı gibi düşünüyoruz” dedi.
İngiltere'deki sistemde adaylara 12-13 konu verildiğini ve adayların bu konulardan istedikleri birkaçını seçerek sınava girdiklerini anlatan Özcan, kendilerinin de bu model üzerinde durduklarını ifade etti. Özcan, şöyle konuştu:
“12-13 konuda imtihan verelim öğrencilere, öğrenciler 5'ini seçsin imtihana girsin, hepsinden girmesin. 3'ünden aldığı puanla da üniversitelere müracaat etsin. Üniversiteler de alacakları öğrencileri bölümlere bağlı olarak, 3 konu belirleyerek istesinler. Örneğin, desinler ki 'makine mühendisliğine genel kabiliyet, matematik ve biyolojiden 80 puanın üzerinde alanları kabul edeceğim, Bu puanı tutturanlar müracaat etsin'.Bunu üniversiteler de yapabilir, ÖSYM'ye de yaptırabiliriz. Aynı eskiden olduğu gibi öğrencinin 3 konuda aldığı puan hangi bölüme tutuyorsa onu otomatik olarak yaptırabiliriz. Yani yerleştirme işini ÖSYM'ye verebiliriz, üniversiteye de yaptırabiliriz. Eskiden, bizim zamanımızda, puan alıyordunuz, üniversiteye müracaat ediyordunuz. Üniversite de durumuna bakarak sıralıyordu. Her üniversitenin kapısında listeler yayınlanırdı, 'şunlar girmeye hak kazandı' diye. Ona benzer bir sistem. Her halde ikisini karıştırırız. Henüz net değil. Tek bildiğimiz şey sistemin kesinlikle değişeceği.”
“NE ALAN VAR, NE KATSAYI”
“Bu sistemde öğrencinin hangi okuldan mezun olduğunun önemi kalmayacak mı?” sorusuna Özcan, “Ne alan kalacak ne katsayı, hepsi gidiyor. Tamamen başarıya odaklı bir sistem olacak. Çocuğun, 3 dersten veya her neyse lise 1, 2, 3 ve 4'teki başarısına dayanan bir sistem olması lazım” yanıtını verdi.Özcan, üniversitelerdeki her bölüm için adayların hangi derslerden veya konulardan başarılı olması gerektiğini üniversitelere soracaklarını belirterek, “Örneğin, makine mühendisliği bölümlerine soracağız 'siz hangi 3 tür puanla öğrenci almak istiyorsunuz' diye. Onlar belirleyecek. Daha sonra bunları ÖSYM'nin kitapçığında yayınlayacağız” dedi. MEB'in öngördüğü sistem ile ilgili görüşlerinin sorulması üzerine Özcan, şunları kaydetti:
“O da iyi bir sistem. Fakat orada ben bir şeye güvenmiyorum: Ortalama ağırlıklı puan konusu. Bu puanın hesaplanması konusunda... Yani biz bunu bırakırsak, bazı hocalar öğrencilerin başarısını gereksiz yere şişirebilirler, çocuğun durumu iyi görünsün diye. Ondan korkuyorum. Öyle olacağına, genel bir imtihan olsun, hiçbir sübjektif tarafı olmayan, öğrenci imtihana girsin, oradaki başarısına göre olsun, bu daha iyi.”
“TOEFL GİBİ BİR MEKANİZMA OLSUN”
“Siz, tek sınav mı düşünüyorsunuz?” sorusunu Özcan, şöyle yanıtladı:
“Aynı üniversite sınavı gibi tek ama senenin her anında yapılabilir bir sınav düşünüyoruz. Böyle bir defada olmasın, aday onu 3-5 defa alabilsin. Mesela matematikten girdi, diyelim ki 100 üzerinden 25 aldı, bu onu tatmin etmedi. 6 ay sonra bir sınav daha olsun. ÖSYM, bu imtihanları döndürsün istiyoruz. Nasıl işte, TOEFL'da 120 doları veriyorsun, o hafta sonu sana hemen veriyorlar imtihanı. Burada da öyle bir mekanizma olsun. Herkes, yığınlar, gidip bir günde o imtihanı almasın. Mesela, genel yetenek testini gelecek ay alacak, matematik testini 2 ay sonra, coğrafya sınavını ondan bir ay sonra alacak. Ama okul açılmadan yapılacak bu sınavlar, sürelere de riayet edilecek. Diyelim ki kaldınız, bir daha alabileceksiniz. Sonra aldığınız puanlarla üniversitelere başvuracaksınız. Bu sınavları döndürelim istiyorum, bir günde olmasın. Hani diyorlar ya '190 dakikada insanın hayatı tayin ediliyor'. Çocuk rahat rahat girsin. Hem çocuğun şansı da artar.”
Adayın üniversiteye sınavda aldığı en yüksek puanla başvurabileceğini söyleyen Özcan, bu sistemde “psikolojik stresinin de az olacağını”, adayın “kendini iyi hissettiği bir zamanda sınava girmesine olanak sağlanmış olacağını” kaydetti. Böyle bir sistemin teknik olarak uygulanıp uygulanamayacağının sorulması üzerine Özcan, “ÖSYM uygulayabilir” dedi.
“BİZİM KONTROLÜMÜZDE OLSUN”
Özcan, böyle bir sistemde sınavın Ankara'da yapılmasından yana olduğunu söyledi. “Yapılacaksa Ankara'da olsun bu iş. Herkes Ankara'ya gelsin. Burada, bizim kontrolümüzde olsun” diyen Özcan, daha sonra birkaç ile yaygınlaştırılabileceğini kaydetti. “Bu durum tepki çekmez mi, Ağrı'daki bir aday buraya nasıl gelecek?” sorusuna Özcan, “Eskiden, bizim zamanımızda geliniyordu. Tabii şöyle bir şey de yapabiliriz: Doğudakiler mesela Erzurum'da girebilir. Yani belli yerlerde olsun. Kastettiğim şey kontrollü olsun, kontrol edebileceğimiz iller olsun. Hakkari'deki sınavı ben kontrol edemem. Yeni bir sisteme geçiyoruz, bilinmezi de çok olur. O yüzden hakim olabileceğimiz Doğuda birkaç il, Orta Anadolu'da bir kaç il olabilir” karşılığını verdi.
Özcan, yeni sistemin, “İngiliz sistemi göz önünde bulundurularak, ülke koşullarına uygun bir sistem olmasını düşündüklerini” kaydetti.
“GELECEK YIL İÇİN OLMASA BİLE...”
İngiliz sisteminde açık uçlu sorular da yöneltildiğinin belirtilmesi üzerine Özcan, “Bazılarında açık uçlu sorular var. Sosyal alanında sorular açık uçlu zaten, test değil. Bizde eskiden uygulanan olgunluk sınavlarının aynısı. Mesela Tarihten 'şu savaşın etkilerini yazın' diyor. Hepsi test değil yani” dedi. “Yeni sistemde de öyle mi olacak” sorusuna Özcan, “Tabii. Onu kaldıran konularda hepsi açık uçlu olacak” dedi. YÖK Başkanı Özcan, konu “olgunlaştıktan” sonra üniversitelerle paylaşacaklarını bildirdi.
Özcan, düşünülen değişikliğin ne zaman uygulamaya konulacağı konusunda da “Gelecek yıl için olmasa bile, bu sefer alan ve katsayıları kaldırırız. ona bir hazırlık olur. Evet, yetişmeyebilir, olmazsa bir sonraki sene geçeriz” dedi.
“KATSAYI YERİNE PUANLA YERLEŞTİRİLECEK”
“Alan ve katsayıların kaldırılması halinde adaylar nasıl yerleştirilecek?” sorusu üzerine Özcan, “Aldığın puana göre yerleştirileceksin. Kimse de sana 'sen bu meslek okulundasın ancak şu meslek yüksek okuluna gidebilirsin' diye bir şey söylemeyeceksin. Puanın tutuyorsa makine mühendisi ol, sosyolog ol, psikolog ol” diye konuştu.Özcan, birçok ülkenin üniversiteye giriş sistemini incelediklerini belirterek, “Yeni yeni bilgi topluyoruz sistemlerle ilgili. Dünyada nasıl yapılıyor, bizde nasıl yapılıyor? Bizimki türden sınav uygulayan 3 ülke kaldı” dedi.
“Düşündüğünüz modeli Milli Eğitim Bakanlığı ile paylaştınız mı?” sorusuna Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, “Milli Eğitim Bakanı ile özel olarak konuştum. 'Olgunlaşsın ondan sonra görüşürüz' diyor, gayet iyi karşılıyor” yanıtını verdi.
|
|
|
" MEB, 24 bin öğretmen alacak "
|
|
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), resmi eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla Ağustos 2008'de 14 bini kadrolu, 10 bini sözleşmeli toplam 24 bin öğretmen alacak.
MEB, internet sitesinden yaptığı duyuruda, öğretmen olarak atanmak isteyen adayları Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS) girmeleri gerektiği konusunda uyardı. Öğretmen adayları, dün başlayan ve 9 Mayıs Cuma günü sona erecek KPSS'ye başvurabilecekler. MEB, resmi eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla Ağustos 2008'de 14 bini kadrolu, 10 bini sözleşmeli toplam 24 bin öğretmen alacak. Öğretmen olarak atanacak adayların KPSSP10 alanında başarılı olmaları şartı aranıyor.
Adaylar, öğretmen olarak atanmak için gerekli ayrıntılı koşulları, internet sitesinden yapılan duyurudan öğrenebilecekler. Bu çerçevede, Orta Öğretim Alan Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans ya da Pedagojik Formasyon eğitimi olmayanlar ve bu programları tamamlamayanlar, KPSSP10'da 75 ve daha yukarı puan aldıkları takdirde pedagojik yönden eksiklikleri daha sonra tamamlatılmak üzere öğretmenlik için başvurabilecekler. Adaylar, KPSS puan üstünlüğü esas alınarak atanacak. Puanların eşit olması durumunda ataması yapılacak adayın seçimi; KPSS Eğitim Bilimleri testindeki doğru cevap, bunun da eşit olması durumunda bütün testlerdeki toplam doğru cevap sayısı fazla olan göz önüne alınarak, bununla da eşitliğin bozulmaması durumunda bilgisayar kurasına başvurularak yapılacak.
Hizmet yükümlülüğü bulunan adayların başka bir kuruma başvurmaları halinde bu yükümlülüğe ilişkin borcunu ödemiş olması gerekiyor.KPSS sonuç belgesinde yer alan KPSSP10 puanı, atamaya esas alan ve mezun olunan yüksek öğretim programı bilgileri Öğretmenlik İçin Elektronik Başvuru Formu'na otomatik yansıtılacağından, adayların mağdur duruma düşmemeleri için KPSS başvurusunda gerçek durumlarını gösteren bilgileri beyan etmeleri gerekiyor. Öğretmen olarak atanacaklarda, Talim ve Terbiye Kurulunun kararlarında yer alan yükseköğretim programlarından mezun olmak, sağlık durumunun Türkiye'nin her yerinde öğretmenlik görevini yapmasına engel olmadığını belgelendirmek, 40 yaşından gün almamış ve öğretmenlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren tür ve derecede ceza almamış olmak gibi bazı özel koşular da aranıyor.
|
|
|
" ÖSS değişiyor, katsayı kalkıyor! "
|
|
YÖK Başkanı Özcan, imam hatip ve meslek liselerine yükseköğretime girişte uygulanan farklı katsayıyı kaldıracak yeni sistemi açıkladı.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ÖSS yerine yeni bir sistem getirileceğini söyledi. Özcan, imam hatip ve meslek lisesi öğrencilerine yükseköğretime girişte uygulanan farklı katsayıyı kaldıracak yeni sınav sistemini açıkladı.
Yeni sistemin İngiltere’de uygulandığı belirtildi. Buna göre, ÖSYM tarafından düzenlenecek merkezi sınavda 12 test yer alacak. Bunlardan 5’ini çözecek olan öğrenci, en başarılı olduğu 3 testin sonucuna göre üniversiteye girecek.
Özcan, ÖSS yerine getirilmek istenen İngiliz modelini şöyle açıkladı:
“Üniversiteler, fakültelerine göre öğrenci alacakları testleri açıklayacak. Üniversite de öğrencinin 3 konudaki test başarısına göre öğrenci alacak. Sosyal bilimlerde okuyan öğrenci sosyal alan konularından testleri çözecek. Örneğin, bir üniversitenin mühendislik bölümüne matematik, fen ve biyoloji test sonuçlarına göre öğrenci alınacak.”
Özcan, bu sistemle imam hatip ve meslek lisesi öğrencilerine girişte uygulanan farklı katsayı sorununun da ortadan kalkacağını söyledi.
Devlet üniversitelerinin paralı hale getirilmesiyle ilgili daha önce yaptığı açıklamalar nedeniyle tepki alan YÖK Başkanı Özcan’ın bu projesinden vazgeçmediği de ortaya çıktı.
Özcan, “Herkesin harcını artıralım, ihtiyacı olana biz verelim. Mezun olduğunda değil, iş bulduğunda geri ödeme şartıyla. Yurtkur’la konuşuyoruz” dedi. Affa karşı olduğunu söyleyen Özcan, “Biz, YÖK olarak affa karşıyız” diye konuştu.
Hükümet bursu aracılığıyla Irak ve Ortadoğu ülkelerinden yükseköğretim görmek isteyen gençleri çekmek istediklerini belirten Özcan, Türkiye’nin Afganistan’da üniversite açma girişimleri olduğunu söyledi.
Dışişleri Bakanlığı ve YÖK’ün ortaklaşa yürüttüğü projeye göre, Kabil’de kurulacak Türk-Afgan Üniversitesi’nde ilk etapta eğitim fakültesi kurulacak.
|
|
|
" Genel liselerin seviyesi yükseltiliyor "
|
|
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Fen liselerinin, eğitimde en başarılı ülke olan Finlandiya okullarından bile daha başarılı olduğunu belirtirken, genel liselerin de başarı oranını yükseltmek için program çokluğuna dayalı bir eğitime geçileceğini söyledi. Çelik, yeni uygulamaya konulan müfredatın AB eğitim anlayışı ile örtüştüğünü belirterek, müfredattaki değişimin sonuçlarının görülmesi için bir süre beklenmesi gerektiğini söyledi.
OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nın (PISA) ele alınacağı “Eğitimde Bir Başarı Örneği, Finlandiya: PISA Sonuçlarının Etkenlerinden Program Geliştirme ve Öğretmen Eğitimi” Paneli TOBB ETÜ'de yapıldı. Dünyada en öncelikli meselenin eğitim olduğunu belirten Milli Eğitim Bakanı Çelik, bu konunu ülkelerin zenginliğinin hesaplanmasında da öne çıktığına işaret etti. Bakan Çelik, ülkelerin zenginliğinin önceden sahip olunan mallar ile doğru orantılı olarak hesaplandığını belirtirken, bu durumun artık yetişmiş insan kaynakları ile doğru orantılı olduğunu ifade etti. Çelik, Dünya Bankası'nın 1995 yılından sonraki raporlarında ülkelerin zenginliğini yüzde 60'ının yetişmiş insan kaynağı olarak belirtildiğine işaret ederek, bilgi temelli toplumun büyük önem taşıdığını ortaya çıktığını kaydetti.
-“FEN LİSELERİMİZ FİNLANDİYA OKULLARINDAN BİLE BAŞARILI”-
Çelik, Türkiye'nin PISA'ya 2003 yılında girdiğini ve daha önce bu programa girilmemesinin önemli bir eksiklik olduğunu söyleyerek, “Başkalarının bize ayna tutmasından rahatsız olmamalıyız. PISA da bizim için bu işlevi görüyor” dedi. PISA'da Türkiye'nin hak ettiği yeri alamadığını belirten Çelik, bu durumun Türkiye'de okul türlerinin çokluğundan kaynaklandığını ifade etti. Çelik, “Finlandiya Fen bilimleri okur yazarlığında birinci sırada. Türkiye ise yeterli başarı sağlayamadı bunun nedeni Anadolu Lisesi, Anadolu Öğretmen Lisesi gibi ayrımdan kaynaklanıyor. Buralara giremeyenler genel liselere giriyor. Bu nedenle bu okullarımız genel liselere oranla daha başarılı. PISA sınavına gireceklerin 71'i genel liseden 17'si ise Anadolu liselerinden seçildi. Aslında bakarsanız Türkiye'de Fen liselerinin başarısı Finlandiya'nın bile üzerinde. Anadolu Liseleri de Finlandiya ile aynı seviyede. Fakat genel liselerimizin başarısı Finlandiya seviyesinin çok çok altında” diye konuştu.
-“EĞİTİM ALANINDAKİ DEĞİŞİMİN SONUÇLARI SÜRE ALIR, SABIRLI OLMALIYIZ”-
Çelik, Türkiye'deki okul türleri arasında önemli farklar bulunduğunu ve bu sorunu gidermek için okul türü çeşitliliği yerine program çeşitliliğine dayalı bir sisteme geçeceklerini anlattı. 2003 yılındaki müfredatın Avrupa ülkelerindeki müfredat ile taban tabana zıt olduğunu ifade eden Çelik, o dönemki müfredatın kitle tipi eğitim olduğunu ve herkesi aynı zeka düzeyindeymiş gibi eğitim aldığını söyleyen Çelik, “Artık çoklu zeka kuramının öngörüldüğü, öğretmen merkezli değil, öğrenci merkezli bir müfredata sahip olduk. Ezberci değil öğrenmeyi öğreten yapısalcı bir müfredatı devreyle soktuk” dedi. AB'nin eğitim anlayışı ile yeni müfredatın uyum örtüştüğünü kaydeden Çelik, eğitim alanındaki değişikliklerin sonuçlarının görülmesinin ise belli bir süre alacağını, sabırlı olunması gerektiği uyarısında bulundu.
-VAKIFLARA ÜNİVERSİTE KURUN DESTEĞİ-
Çelik, eğitimde müfredat değişimi ile başarı ortalamasının daha yukarı seviyelere getirilmesinin amaçlandığın belirtirken, okullaşma oranını da yukarı çekmeyi planlandıklarını söyledi. 2012 yılına kadar ilköğretimde okullaşma oranını yüzde 100 ortaöğretimde ise yüzde 90 seviyesine çıkarma hedefleri olduğunu dile getiren Çelik, yükseköğretimde de hedefler doğrultusunda son 5 yılda 40 üniversite açtıklarına dikkat çekti. Çelik, “Vakıfların üniversite açması için de oluyoruz” dedi.
-“OECD'DE EĞİTİME EN YÜKSEK PAY AYIRAN 3 ÜLKEDEN BİRİ TÜRKİYE”-
Çelik, 2003 yılından beri en fazla bütçenin eğitime ayrıldığın kaydederken, daha önce en yüksek payın savunmaya yapıldığına işaret etti. Çelik, OECD ülkelerinin GSMH'sine oranla eğitime ortalama yüzde 5,8 pay ayırdığını kaydeden Çelik, Türkiye'nin eğitime ayırdığı payın yüzde 7,3 olduğuna dikkat çekti. Çelik son 5 yıldır OECD ülkeleri arasında GSMH'ye oranla en yüksek pay ayıran 3 ülke arasında Türkiye'nin yer aldığını belirtti.
-“POPÜLİST POLİTİKALAR ÜLKEYİ BU HALE GETİRDİ”-
Çelik, öğretmen maaşlarının da artırılması istediklerini belirtirken, bir öğretmenin maaşının Bayındırlık Bakanlığı'nda çalışan bir mühendisle de aynı olduğuna işaret ederken, “Öğretmenlerimizin maaşlarının 3 katına çıkarılmasını tabi ki isterdik. Ama ülke şartları ile ihtiyaçları bir noktada birleştirmemiz lazım. Popüliste politikalar gütmemeliyiz. Popülist politikalar ülkeyi bu hale getirdi” dedi.
|
|
|
" İş garantili sigortacılık okulu Garanti’den... "
|
|
Kapadokya Meslek Yüksekokulu’nda Garanti Emeklilik’in desteğiyle 'Bankacılık ve Sigortacılık' bölümü açılıyor. Garanti, hem staj hem de iş imkanı sunacak.
İlk mezunlarını geçen yıl veren Kapadokya Meslek Yüksekokulu (KMYO), Garanti Emeklilik’in desteğiyle bu yıl ‘Bankacılık ve Sigortacılık’ bölümünü açtı.
30 kişilik kontenjanıyla öğretime başlayan KMYO Bankacılık ve Sigortacılık Programı, bölgenin bu konudaki insan kaynağı talebini karşılayacak ve mezunlarına yüksek oranda iş bulma imkanı sağlamayı hedefliyor. Bankacılık ve Sigortacılık Programı’nın, bu iki sektör için orta düzey uzmanlar ve yöneticiler yetiştirmeyi hedeflediğini belirten Garanti Emeklilik Genel Müdürü Erhan Adalı "Garanti Emeklilik, desteklemekte olduğu bu program için, konusunda uzman çalışanlarının okulda eğitimler vererek, iş tecrübelerini öğrencilerle paylaşmalarını sağlıyor" diye konuştu.
GARANTİ EMEKLİLİK KÜTÜPHANESİ AÇILDI
Adalı ayrıca, önümüzdeki yıldan itibaren, öğrencilere iş hayatına hazırlanmaları yönünde de destek vermek amacıyla kendi bünyesinde staj, mezun olacaklara ise iş imkanı sunacaklarınının da müjdesini verdi. Garanti Emeklilik, öğrencilere eğitim ve kariyer planlaması konularında verdiği bu desteğin yanı sıra, okula ait eski bir medreseyi restore edip, eğitim içeriklerine paralel bir çok ders kitabı ve iş hayatına yönelik, güncel kitaplar alarak, okula ‘Garanti Emeklilik Kütüphanesi’ ismini taşıyan zengin bir kütüphane kazandırdı.
10 BİN YILLIK MİRAS
İlke Sağlık ve Eğitim Vakfı tarafından derslik, öğrenci yurdu, yemekhane, kütüphane, konferans salonunu içeren 10 bin yıllık binalar restore edilerek KMYO’ya dönüştürüldü. Yazar Alev Alatlı’nın kuruculuğunu üstlendiği okul, Nevşehir Ürgüp’e bağlı Mustafapaşa beldesinde 10 bin 500 metrekare kapalı alana sahip. Okulda 326 öğrenciye 72 kişilik kadroyla hizmet veriliyor.
|
|
|
|
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bu yıl son kez yapılacak Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı'ndaki (OKS) soruların, 120 ilköğretim okulundaki yeni müfredat uygulanması nedeniyle eski ve yeni müfredatta bulunan ortak konulardan seçileceğini bildirdi.
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı Orhan Ekinci, "müfredat farklılığından doğabilecek sorunları ortadan kaldırmak amacıyla böyle bir karar alındığını, böylece OKS`de adaylara soru yöneltilecek alanların daraltıldığını" söyledi.
MEB'in 120 ilköğretim okulunda pilot olarak yeni müfredat uyguladığını anımsatan Ekinci, bu okulların 8. sınıflarındaki öğrencilerin de 2008-OKS`ye katılacağına işaret etti. Bu okullarda yeni müfredat uygulanmasına karşın diğer tüm okullarda "eski müfredat" uygulandığını anlatan Ekinci, şöyle konuştu:
"OKS'de müfredat farklılığından doğabilecek sorunları ortadan kaldırmak için her iki müfredatın kesiştiği alanlardan soru sorulmasına karar verildi. Böylelikle soru sorma alanımız daraltıldı. Eski müfredatta var olan yeni müfredatta olmayan konular ile yeni müfredatta var olan eski müfredatta olmayan konular dışarda bırakıldı. Böylece soru sorulacak alanlar daraldı."
OKS'de yöneltilecek soruların "günlük hayata daha yakın olacağını" vurgulayan Ekinci, "Sorular doğrudan bilgi yoklama şeklinde değil de bilginin öğrenilip öğrenilmediğini, davranışa dönüşüp dönüşmediğini değerlendiren bir yapıda olacak. Örneğin, `Newton kanunu nedir?` şeklinde soru olmayacak" diye konuştu. Ekinci, OKS'de, Türkçe, Matematik, Fen ve Sosyal Bilgiler alanlarından soru yöneltildiğini anımsatarak, müfredat farklılığı dolayısıyla her bir alandan soru yöneltilmeyecek konular bulunduğunu kaydetti.
OKS İLE SBS'NİN YAPISI BİRBİRİNDEN FARKLI
OKS ile SBS'nin yapısının birbirinden farklı olduğuna işaret eden Ekinci, OKS'de öğrenciler arasında "sıralama" yapıldığını, SBS'de ise öğrencilerin seviyesinin ölçüldüğünü anlattı. Ekinci, öğrenciler arasında sıralama yapılması nedeniyle OKS'de güçlük derecesi daha fazla sorular yöneltildiğini, SBS'de ise öğrencilerin seviyesinin ölçülmesi amaçlandığı için güçlük derecesi daha az sorular sorulduğunu anlattı.
Ekinci, şunları kaydetti: "SBS'de öğrencinin seviyesini yokluyoruz. Öğrenci ister bu müfredatla eğitim görsün, ister görmesin seviye bakımından nerededir, müfredatta öngörülen kazanımlar bakımından nerededir onu ölçmeyi hedefledik. SBS'nin yapısı çok farklı, çok değişik. Öğrencideki bir kazanım düzeyini yoklamaya çalışıyoruz. Bu kazanımı nereden almış, nasıl almış o çok önemli değil.
OKS'de şimdiye kadar müfredat içerisinden de güçlük derecesi yüksek sorular soruluyordu, sıralama yapabilmek için. Bu, OKS'nin yapısında olan bir şey; ama SBS'de bu tip sorular olmayacak. Güçlük derecesi yüksek sorular sorulmayacak. O nedenle normal eğitimine devam eden bir öğrenci bu sınavı çok rahat başarabilecek. Soru tipi buna göre hazırlanıyor. Biz bunu 'Soru biçimimiz biraz daha sevimli ve sempatik olacak' diye ifade ediyoruz. Öğrenciler, çok ağır baskı altında kalmadan kendini daha rahat hissedeceği bir soru tipiyle karşılaşacak. "
|
|
|
" Dershaneler SBS yapamayacak "
|
|
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Müsteşarı Muammer Yaşar Özgül, özel dershanelerce ilköğretim öğrencileri için Seviye Belirleme Sınavı (SBS) deneme sınavı yapılmasına izin verilmeyeceğini açıkladı.
Özgül, yayınladığı genelgeyle, “Milli Eğitim Bakanlığı Özel Dershaneler Yönetmeliği” gereğince özel dershanelerin bağlı bulunduğu dernekler tarafından, öğrencilerin bilgi düzeylerini belirlemek ve sınav deneyimi kazandırmak amacıyla MEB'den izin alınarak il veya ülke genelinde deneme sınavları yapılabildiğini kaydetti. Yılda bir kez ve bakanlıkça belirlenen tarihlerde sadece Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS) ve Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) için deneme sınavı yapılmasına karar verildiğini belirten Özgül, SBS için deneme sınavı yapılmasının uygun görülmediğini ifade etti.
Özgül, şunları kaydetti: “MEB'e müracaat eden ve protokol imzalayan, Bilgi Çağı Özel Öğretim Kurumları Derneği (BİLGİDER), Tudem Dershaneleri Derneği (TUDER), Özel Dershaneler Birliği (ÖZ-DE-BİR), Güven Dershane Sahipleri Derneği (GÜVENDER), Özel Anadolu Kültür Dershaneler Birliği (KÜLTÜR-BİR) dernekleri 4 Mayıs 2008 tarihinde OKS, 10 Mayıs 2008 tarihinde de ÖSS deneme sınavı yapacaklardır. Ancak izin verilmemesine rağmen bazı dernekler ile özel dershanelerin, ilköğretim öğrencilerini Seviye Belirleme Sınavı adı altında sınav yapma girişimlerinde bulunduklarına ilişkin duyumlar alınmaktadır. 2008 yılı içinde sadece OKS ve ÖSS için deneme sınavı yapılması uygun bulunduğundan, ilköğretim öğrencileri için SBS deneme sınavı yapılmasına izin verilmeyecektir.”
|
|
|
" Lise 1 neden çok önemli? "
|
|
Lise 1. sınıf, öğrencilerin hayatlarında ne olmaya karar verdikleri bir yıl. Çünkü lise 1'de yapılan alan tercihi artık ömür boyu değiştirilemiyor.
Lise 1. sınıfın sonunda seçilecek alan, öğrencilerin ÖSS'de yapacakları tercihlerde son derece etkilidir. ÖSS'de alan ve alan dışı tercihlerde Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı'nın (AOBP) çarpılacağı katsayı (alan tercihlerinde 0,8 alan dışı tercihlerinde 0,3) farklı olacağı için, yanlış tercih yüzünden 25 puan ile 50 puan arasında değişen bir kayba uğrayacaklardır. Bu kayıp virgülden sonra puanların bile çok önemli olduğu ÖSS'de binlerce kişinin gerisinde kalma anlamına gelebilir.
ÖSS'ye giren bir öğrenci sınavdan istemediği bir sonucu aldığında tercihlerini bir sonraki seneye erteleyelebilmektedir; ama mezun olduğu alanı ömrünün sonuna kadar değiştirememektedir. Öğrencinin lisede en uygun alana yönelmesi ile başarılı bir ortaöğretime, başarılı bir ortaöğretim ise öğrencileri en uygun üniversiteye; bu da daha güvenli ve başarılı bir geleceğe taşıyacaktır.
Lisenin ilk senesi, öğrencinin geleceğe ilişkin çok ciddi kararlar alması ve uygulamasını gerektiren bir dönemdir. Ergenlik çağında olan genç duygusal olarak hassas, karar verebilme becerileri olarak da zayıf bir durumdadır. Bu dönemde anne ve baba çocuğunu yalnız bırakmayıp ona yardımcı ve destek olmalıdır.
Çocuğunuza yardım edin Anne ve babalar tecrübeleri ile kazandıkları bilgileri, gençlere mesleki bilgilendirmeler ve rehberlik yapmak için aktarmalıdır. Ebeveyn, gencin kendi ilgi, yetenek ve beklentileri doğrultusunda tercih yapmasına müsaade etmeli. Anne- baba olarak onlara yapılacak en büyük destek ilgi ve yeteneklerini tespitte yardımcı olmaktır. Ebeveyn gerçekleştiremedikleri hedeflerini çocuklarının gerçekleştirmesini isterler. Kendi arzu ve özlemlerine ters düşse de, aile çocuğunun seçimini onaylayıp ona destek olmalı. Alanları ve bu alandaki meslekleri siz de çocuğunuzla birlikte araştırın.
Alanlara kaynaklık eden derslerdeki başarı çok önemlidir. Çünkü bu dersler, seçmeyi düşündüğü alanda daha geniş ve kapsamlı olarak okutulacaktır. Bu derslerde zorlanıyorsa başarısı düşecek, bu da diploma notunun düşük olmasına, dolayısıyla ortaöğretim başarı puanının düşük gelmesine sebep olacaktır. İlgi ve yetenekleri konusunda öğretmenleri ve okulun rehberlik servisinden bilgi alın. Ebeveyn, çocuğu ile konuşmalarında "şu alana çalışkanlar, şu alana tembeller gider", "şu alan bu alandan daha iyi" şeklinde kıyas yapmamalı. En iyi alan-meslek, gencin başarabildiği ve mutlu olduğu alan-meslektir. Aile, alan seçiminde çocuğuna yol göstermeli; ama sonuçta öğrencinin verdiği karara saygı göstermelidir.
|
|
|
" MEB'den yönetmelik değişiklikleri "
|
|
Milli Eğitim Bakanlığı, Orta Öğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı'nın (OKS) gelecek yıldan itibaren kaldırılması ve yerine Seviye Belirleme Sınavı'nın (SBS) getirilmesi nedeniyle ilgili yönetmelikleri yeniden düzenledi.
Anadolu Liseleri, Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri ile Anadolu İmam-Hatip Liseleri yönetmeliklerinde yapılan değişiklikler, Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.Yönetmeliklerin eklerinde yer alan "Öğrenci Nakline Esas Durum Belgesi" de değiştirildi.
|
|
|
" Üniversitelerarası Kurul'un YÖK üyeliği seçiminde çelişkili sonuçlar "
|
|
'Ordu tabii ki darbe yapabilir' ve 'YÖK başkanını asistanım bile yapmam' gibi açıklamalarıyla dikkat çeken Celal Şengör'ü YÖK üyeliğine aday gösteren Üniversitelerarası Kurul (ÜAK), seçimde kimin ne kadar oy aldığını bir türlü belirleyemedi.
Üniversitelerarası Kurul, YÖK üyeliği seçimindeki oy sayılarının tutmaması üzerine iade edilen yazısını yenileyerek YÖK'e gönderdi. Ancak ÜAK'ın gönderdiği yeni yazıda da adayların aldıkları oy sayılarının farklı olduğu ortaya çıktı. Bir önceki yazısında YÖK üyeliği için aday gösterilen ODTÜ Öğretim Üyesi Gönül Turhan Sayan'a 54 oy çıktığını bildiren ÜAK, ikinci yazıda ise Turhan'ın aldığı oy sayısını 2 yükselterek 56'ya çıkardı. İkinci yazıda ayrıca birinci yazıda olmayan 2 boş oy gösterildi. İki yazı arasındaki farkı çözemeyen YÖK ise ÜAK'tan seçimin sonuçlarının olduğu tutanakları istedi. YÖK'ün, tutanakları inceledikten sonra Celal Şengör'ün ismini Cumhurbaşkanı'na gönderip göndermemeye karar vereceği belirtildi. ÜAK'ın yaptığı seçimde Celal Şengör'e 83 oy çıkmış, YÖK ise seçimde kullanılan oy sayısı ile adayların aldıkları oyların birbirini tutmaması sebebiyle yazıyı geri göndermişti. YÖK'ün seçim tutanaklarını istediğini doğrulayan Üniversitelerarası Kurul Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Rektörü Mustafa Akaydın, "YÖK'e tutanağı göndermek gibi bir yükümlülüğümüz yok, sadece isim göndeririz. Tutanakları da gönderdik. Daha fazla konuşmak istemiyorum." dedi. Akaydın ayrıca, YÖK Başkanı'nın 'görevi ihmal suçu işlediğini' savundu.
'Celal Şengör, YÖK üyesi olamaz'
21 kişilik YÖK Genel Kurulu'nda cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve Üniversitelerarası Kurul'un 7'şer üye kontenjanı bulunuyor. Bakanlar Kurulu ve ÜAK'ın üye adayları cumhurbaşkanının onayı ile yürürlüğe giriyor. Adayları cumhurbaşkanı uygun bulmazsa onaylamıyor, bu durumda cumhurbaşkanına yeni isim sunuluyor. Yeni isim sunulmazsa cumhurbaşkanı doğrudan atama yapıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi'nin, hakkında hem öğretim üyeliği yapıp hem de özel bir şirkette çalıştığı gerekçesiyle soruşturma açtığı Celal Şengör'ün Cumhurbaşkanı'nca YÖK üyeliğine atanması beklenmiyor. Celal Şengör'ün üniversiteler adına YÖK üyesi olmasının kabul edilemeyeceğini vurgulayan Tüm Öğretim Üyeleri Derneği eski Başkanı Tahir Hatipoğlu ise Şengör'ü 'demokratik ve özerk üniversiteyi özümsememiş bir insan' olarak niteledi. Hatipoğlu, şunları söyledi: "Birçok yazısında 'Türkiye'de üniversite yoktur, sadece üç üniversite vardır, kara, deniz ve harp okulu vardır.' diyor. Bu zihniyette olan bir insan, üniversite adına YÖK'te temsil edilemez. Ya kendisi adaylıktan çekilmeli ya da Cumhurbaşkanı atamamalı."
|
|
|
MEB'den izinsiz yarışma yapılamayacak "
|
|
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, okullarda Bakanlık izni olmadan araştırma ve yarışma yapıldığını bildirerek, valiliklerden Bakanlık izni olmadan okullarda araştırma ve yarışmaların düzenlenmesine izin vermemelerini istendi.
Milli Eğitim Bakanı Çelik imzası ile valiliklere gönderilen genelgede, MEB'e bağlı okul ve kurumlarda dengeli ve sağlıklı bir şekilde öğrencilerin kişiliklerinin gelişim için eğitim ve öğretimle ilgili araştırma ve yarışmalar düzenlendiği belirtildi. Genelgede, yarışmaların öğrencilerin hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip olmaları ve yeteneklerini geliştirmeleri için olduğu belirtilirken, çeşitli araştırmalar için de öğretmen ve yöneticilere anketler düzenlendiği anımsatıldı.
“BAKANLIK İZNİ OLMADAN YARIŞMA VE ARAŞTIRMAYA İZİN VERMEYİN”
Bakan Çelik, bu kapsamda MEB İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği'ne 2 Mart 2008 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak MEB'e Bağlı Okullar ve Kurumlarda Yapılacak Araştırma ve Araştırma Desteğine Yönelik İzin ve Uygulama Yönergesi'nin yürürlülüğe girdiğini bildirdi. Çelik, yönerge kapsamında birden fazla ilde yapılacak araştırma ve yarışmaların okullarda düzenlenmesinin Bakanlık iznine bağlı hale getirildiğini kaydetti. Çelik tarafından gönderilen genelgede şöyle denildi:
“Ancak bazı kurum, kişi ve kuruluşlarca Bakanlığımızın izin ve bilgisi dışında okul ve kurumlarımızda çeşitli yarışmalar ve araştırmalar düzenlendiği Bakanlığımıza intikal eden bilgilerden anlaşılmaktadır. Bu sebeple ulusal ve uluslar arası yarışmaların düzenlenmesinde, düzenlenen yarışmalara katılım sağlanmasında, araştırmalara izin verilmesinde açıklanan mevzuat kapsamında işlem yapılması, Bakanlığımızın ve mülki amirlerin yetkisinde olan izinler olmadan okul ve kurumlarımızda yarışma ve araştırma yapılmasına izin verilmesine gerekmektedir.”
|
|
|
" Polis Görevi Yapacak Arılar! "
|
|
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Özer, uyuşturucu verilen arılarla öğrencilerin uyuşturucu kullanıp kullanmadıklarını belirleyeceklerini söyledi.
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ata Özer, arılar üzerinde bir çalışma yaptıklarını, uyuşturucu verilen arılarla öğrencilerin uyuşturucu kullanıp kullanmadıklarını belirleyeceklerini söyledi.
ATA Özer, dün düzenlediği sohbet toplantısında, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün çalışmaları ve projeleri hakkında bilgi verdi. Okullarda uyuşturucu madde kullanımına ilişkin görüşlerini aktaran Ata Özer, bir projesi olduğunu söyledi.
2,5 aydır bu proje üzerinde çalışıldığını belirten Özer, şunları söyledi:
"Dünyada uygulanmamış bir proje ama başaracağız. Projeye ’tamam’ dediğimizde okullarda uyuşturucu büyük ölçüde geri planda kalacak. Çalışma arılar üzerinde yapılıyor. Bunun sebebi, arı, insan üzerinde tek gezmeyen ve konmayan canlı. Sokar ve kaçar. Çalışmalar kapsamında arılara çeşitli uyuşturucu maddeler veriliyor. Bu çalışmalarda başarı sağlanırsa arılar bundan sonra insana konacak. Bende onun aradığı varsa konacak. O kişide uyuşturucu olduğunu anlayacağım. Projeyi uzmanlara danıştıktan sonra kamuoyuyla paylaşıp hayata geçireceğim."
|
|
|
" Devlet okulu öğretmenlerine özelde ders yolu "
|
|
Özel eğitim okulları binaları ile açık alkollü içki satılan yerler arasında en az 100 metre uzaklık bulunması şartının aranmayacağı belirtildiği yeni yönetmelikteki, diğer hükümler özetle şöyle Özel eğitim okulları binaları ile açık alkollü içki satılan yerler arasında en az 100 metre uzaklık bulunması şartının aranmayacağı belirtildiği yeni yönetmelikteki, diğer hükümler özetle şöyle:
- Yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişiler tarafından veya Türk vatandaşlarıyla ortaklık yoluyla açılacak milletlerarası özel öğretim kurumlarına izni Bakanlar Kurulu verecek.
- Resmi okullarda çalışan öğretmenler, çalıştıkları kurumların izniyle özel okullarda ücretli ders verebilecek.
- Özel öğretim kurumlarına verilecek adlar, Türk milli eğitiminin genel ve özel amaçlarıyla temel ilkelerine aykırı düşmeyecek ve Türkçe olması şartıyla kurumun amacına ve düzeyine uygun ve belli anlam taşıyacak.
- Yabancı okulların taşınmaz malları ve kuruculuğu, MEB’e ya da kuruluş amaçları eğitim vermek olan vakıflara, Bakanlar Kurulu izniyle devredilebilecek.
- Özel okullar dışındaki, örneğin dershaneler gibi diğer özel öğretim kurumlarının açılış iznini bundan sonra bakanlık yerine valilikler verecek.
- Yabancı okullarda Türkiye Cumhuriyeti uyruklu, Türkçe veya Türkçe kültür dersi öğretmenlerinden birisi Türk müdür başyardımcısı olarak bakanlık yerine valilikçe görevlendirilecek. Daha önce bakanlıkça atanan okul müdürünü de valilik atayacak.
- Azınlık okullarındaki öğretmenlerin beş yıl olan görev süreleri bakanlık yerine valilik tarafından bir yıl daha uzatılabilecek.
|
|
|
" Mahalle baskısı yüzünden ne oruç tutabildim ne cumaya gidebildim "
|
|
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak, milletvekili ve işadamlarına içini döktü.
Rektörlüğe atandıktan sonra çeşitli baskılara maruz kaldığını anlatan Parlak, "Asıl mahalle baskısı bana var. Ne cuma namazı kılabiliyorum ne de oruç tutabiliyorum." dedi. Alınan bilgilere göre, Üniversitelerarası Kurul toplantısı için geçtiğimiz hafta Ankara'ya giden Parlak, İstanbul'a dönerken uçakta milletvekili ve işadamlarıyla sohbet etti. Eski YÖK Başkanı Erdoğan Teziç döneminde rektörlüğe atandığını hatırlatan Parlak, 3 yıl boyunca ciddi sıkıntılar yaşadığını belirtti. 'Mahalle baskısı' deyimine atıf yaptıktan sonra, ilginç bir olay anlattı: "Ramazan'da yanıma gelip bir şeyler yiyip yemediğimi çaktırmadan kontrol edenler oldu. Rektörlerin oruç tutmayacağı gibi bir anlayış var. Rektör oruç mu tutar, diyorlar."
AK Parti ve CHP'li siyasetçiler, üniversitelerin içinde bulunduğu durumu gözler önüne seren itirafları, şaşkınlıkla dinledi. Uçakta, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, milletvekilleri İhsan Arslan ve Edip Uğur ile işadamı Zeynel Abidin Erdem de vardı. Mesut Parlak'ın bir itirafı da Başbakan Tayyip Erdoğan'a karşı 'mahcubiyet'i oldu. Erdoğan'ın İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı döneminde tıp fakültesi için üniversiteye yer verdiğini; ancak akademik kurulun bunu reddettiğini hatırlatan Parlak, "Başbakana karşı mahcubum." dedi. Parlak, katıldığı bir TV programında "Ben orada hata ettim. Hakikaten benim utancımdır. Ondan beri de böyle, yani başbakanı bir yerde görsem saklanmaya çalışıyorum. Çünkü bu bir daha İstanbul Tıp Fakültesi'nin önüne gelecek bir öneri değildir." ifadesini kullanmıştı. Parlak, geçtiğimiz cuma günü ÜAK toplantısı için gittiği Antalya'da da gazetecilere, "Cumadan geliyoruz!" diye espri yapmıştı. İddialara basın danışmanı aracılığıyla cevap veren Parlak, kendisine atfedilen ifadeleri kabul etmedi.
|
|
|
" Mahalle baskısı yüzünden ne oruç tutabildim ne cumaya gidebildim "
|
|
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak, milletvekili ve işadamlarına içini döktü.
Rektörlüğe atandıktan sonra çeşitli baskılara maruz kaldığını anlatan Parlak, "Asıl mahalle baskısı bana var. Ne cuma namazı kılabiliyorum ne de oruç tutabiliyorum." dedi. Alınan bilgilere göre, Üniversitelerarası Kurul toplantısı için geçtiğimiz hafta Ankara'ya giden Parlak, İstanbul'a dönerken uçakta milletvekili ve işadamlarıyla sohbet etti. Eski YÖK Başkanı Erdoğan Teziç döneminde rektörlüğe atandığını hatırlatan Parlak, 3 yıl boyunca ciddi sıkıntılar yaşadığını belirtti. 'Mahalle baskısı' deyimine atıf yaptıktan sonra, ilginç bir olay anlattı: "Ramazan'da yanıma gelip bir şeyler yiyip yemediğimi çaktırmadan kontrol edenler oldu. Rektörlerin oruç tutmayacağı gibi bir anlayış var. Rektör oruç mu tutar, diyorlar."
AK Parti ve CHP'li siyasetçiler, üniversitelerin içinde bulunduğu durumu gözler önüne seren itirafları, şaşkınlıkla dinledi. Uçakta, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, milletvekilleri İhsan Arslan ve Edip Uğur ile işadamı Zeynel Abidin Erdem de vardı. Mesut Parlak'ın bir itirafı da Başbakan Tayyip Erdoğan'a karşı 'mahcubiyet'i oldu. Erdoğan'ın İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı döneminde tıp fakültesi için üniversiteye yer verdiğini; ancak akademik kurulun bunu reddettiğini hatırlatan Parlak, "Başbakana karşı mahcubum." dedi. Parlak, katıldığı bir TV programında "Ben orada hata ettim. Hakikaten benim utancımdır. Ondan beri de böyle, yani başbakanı bir yerde görsem saklanmaya çalışıyorum. Çünkü bu bir daha İstanbul Tıp Fakültesi'nin önüne gelecek bir öneri değildir." ifadesini kullanmıştı. Parlak, geçtiğimiz cuma günü ÜAK toplantısı için gittiği Antalya'da da gazetecilere, "Cumadan geliyoruz!" diye espri yapmıştı. İddialara basın danışmanı aracılığıyla cevap veren Parlak, kendisine atfedilen ifadeleri kabul etmedi.
|
|
|
" Kat Sayı Haksızlığı Yargıdan Döndü "
|
|
Mahkeme kararıyla üniversite umutları yeşeren Ayşegül Kaya, imam hatip liselerinin bahane edilerek, meslek liselilerin üniversiteye girişlerinin engellendiğine dikkat çekiyor.
Katsayı haksızlığı yargıdan döndü
Mahkeme kararıyla üniversite umutları yeşeren Ayşegül Kaya, imam hatip liselerinin bahane edilerek, meslek liselilerin üniversiteye girişlerinin engellendiğine dikkat çekiyor.
Katsayı engelini aşmak için ikinci bir lise okuyan İHL mezunu Ayşegül Kaya, sınavı kazanmasına rağmen üniversiteye alınmadı. Mağduriyetini 4 yıl sonra mahkeme kararıyla ispatlayan Ayşegül, öğretmenlik hayalini yeniden kurmaya başladı. İkinci diplomayı işleme koymayan ÖSYM ise 20 bin YTL tazminat ödeyecek.
Ayşegül Kaya, Pendik İmam Hatip Lisesi'ni bitirdiğinde, 'katsayı' engeliyle karşılaşacağını, üniversite sınavını kazanmasının çok zor olduğunu biliyordu. Yine de şansını denedi; ancak tahmin edildiği gibi puanları düşünce sınavda başarısız sayıldı. Aslında kendisine öyle büyük hedefler koymamıştı, sadece anaokulu öğretmeni olmak istiyordu. İHL diplomasıyla da bu mümkün görünmüyordu. Kız meslek liselerinin çocuk gelişimi bölümünden mezun olanlara, üniversitelerin anaokulu öğretmenliği için ek puan verildiğini öğrenince, kendi yolunu çizdi. 2004'te Milli Eğitim Bakanlığı'nın Mesleki Teknik Eğitimi Geliştirme Projesi kapsamında kız meslek lisesine kaydoldu. Sınavları başarıyla tamamlayarak Üsküdar Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi diplomasını alan Ayşegül, bunu hemen ÖSYM'ye bildirdi. Aynı yıl Öğrenci Seçme Sınavı'na (ÖSS) girip 313 puan aldı. Böylece Sakarya ve Anadolu üniversitelerinin okulöncesi öğretmenlik bölümlerine girme hakkı kazanmıştı. Ancak büyük bir şokla karşılaştı. ÖSYM, Kaya'nın okul değişikliği bilgilerini kabul etmemiş, İHL mezunu saymıştı. Soluğu mahkemede alan Ayşegül, 4 yıl sonra hukuk mücadelesini kazandı. Ankara 5. İdare Mahkemesi'nin kararını Danıştay da onayladı ve ÖSYM'yi 20 bin YTL tazminat ödemeye mahkum etti. Şimdi kazandığı okula yerleştirilmeyi bekleyen Ayşegül, "Verilen para kaybettiğim 4 yılı geri getirmez; ama ya- pılan haksızlığı göstermesi açısından ölçüdür." diyor.
ÖSYM Sınav Hizmetleri Müdürü Feza Kart, öğrencinin kabul edilmeyiş sebebini 'zamanında başvuru yapmaması' olarak gösterirken, bu gerekçe Ankara 5. İdare Mahkemesi'ni ikna etmemiş. ÖSYM'nin konuyla ilgili ağır hizmet kusuru bulunduğuna dikkat çeken yargı, Kaya'nın sınava hazırlanırken yaptığı dershane masraflarının ÖSYM tarafından ödenmesini istiyor. Karara göre ÖSYM, Kaya'ya bin 800 YTL dershane ücretini de ödeyecek. Mahkeme, Kaya'nın üzüntüsünün kısmen telafisi için açılan iki ayrı davanın sonucuna göre, 15 bin ve 5 bin olmak üzere toplam 20 bin YTL manevî tazminat cezası verdi. Mahkeme, kararda şunları kaydetti: "Olayda maddî ve hukukî koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını uygulamaktan başka seçeneği olmayan davalı idarenin bahse konu yürütmenin durdurulması kararı üzerine davacının 2004 Öğrenci Seçme Sınavı'na ilişkin ağırlıklı ortaöğretim başarı puanları ile Y-ÖSS puanlarını yeniden hesaplamakla yetinmeyip yerleştirme işlemini gerçekleştirmesi gerekirken davacının 2004 ÖSYS tercih formu bulunmadığından bahisle yerleştirme işlemini gerçekleştirmemesi hizmet kusuru teşkil etmiştir. Dosyasındaki mevcut bilgi ve belgelerden anlaşılan davacının uğramış olduğu manevî zararların tazmini gerektiği sonucuna varılmıştır."
4 senede fakülteyi bitirirdim
Meslek liselerine uygulanan katsayı engelini aşabilmek için okul değiştirdiğini anlatan Ayşegül Kaya, ÖSYM'nin hatasında ısrar etmesinin 4 yılına mal olduğunu söyledi: "Şimdi 4 yıllık bir fakülte mezunu olmam gerekirken, farklı statülerde çalışıyorum. Kazandığım 20 bin YTL, uğradığım manevi zararı ve kaybettiğim 4 yılı geri getirmez; ama yapılan haksızlığı göstermesi açısından bir ölçüdür." İHL mezunlarının üniversiteye girme şansının yok denecek kadar az olduğuna dikkat çeken Kaya, "Çocuk gelişimi bölümü mezunlarına, üniversitelerin anaokulu öğretmenliği bölümlerinde ek puan veriliyordu. Ben de öğretmen olmak istiyordum ve bu yüzden kız meslek lisesine gittim." dedi. Kaya, imam hatip lisesinde severek ve isteyerek okuduğunu belirtirken, bütün öğrencilerin eşit şartlarda imtihana girmesinin sağlanmasını istedi.
Meslek liseleri, katsayı mağduru
YÖK, 28 Şubat sürecinde imam hatip lisesi mezunlarının hukuk, siyasal, uluslararası ilişkiler gibi bölümlere gitmesini engellemek amacıyla 1999 yılında bir karar aldı. Karara göre liselerde alanlar belirlendi ve üniversitelere giriş sistemi değişti. 2003 yılına kadar 0,5 ve 0,2 katsayısının uygulandığı YÖK'ün belirlediği sisteme göre, öğrencilerin ağırlıklı ortaöğretim başarı puanları, alan içi tercihlerde 0,8 katsayısı ile, alan dışı tercihlerde ise 0,3 katsayısı ile çarpılarak hesaplanacaktı. Bu durumda eşit şartlarda yarışan öğrenciler, 25 ile 50 puan arasında puan kayıplarına uğruyor.
Zaman
|
|
|
" Okullaşma oranları yükseldi "
|
|
Milli Eğitim Bakanlığının (MEB), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2007 Nüfus Sayımı sonuçlarına göre oluşturduğu 2007-2008 eğitim-öğretim yılı istatistiklerine göre, okullaşma oranları okul öncesinde yüzde 25'den yüzde 28.5'e, ilköğretimde 90.1'den 97.3'e, ortaöğretimde 56.5'den 58.8'e yükseldi.
ilköğretimde geçen yıl 90.1 olarak gerçekleşen okullaşma oranı bu yıl 97.3'e yükseldi. Okullaşma oranı kız öğrencilerde yüzde 96.1, erkek öğrencilerde 98.5 olarak gerçekleşti. Bu rakamlar geçen yıl erkeklerde 92.2, kızlarda 87.9 olarak belirlenmişti.
Ortaöğretimde ise geçen yıl 56.5 olarak tespit edilen okullaşma oranı bu yıl 58.5. Ortaöğretimde de ilköğretimde olduğu gibi erkek öğrencilerdeki okullaşma oranları kız öğrencilerden daha yüksek. Ortaöğretimde kız öğrencilerin okullaşma oranları 52.1'den 55.8'e, erkek öğrencilerde 60.1'den 61.1'e yükseldi. Okullaşma oranları okul öncesi eğitimde de artış gösterdi. Okul öncesi eğitimde geçen yıl yüzde 25 olan okullaşma oranı, bu yıl 28.5 olarak gerçekleşti.
ÖĞRENCİ SAYILARI
Okul öncesi eğitime 335 bin 553'ü kız 366 bin 209'u erkek toplam 701 bin 762 öğrenci devam ediyor. Okul öncesinde geçen yıl 306 bin 597'si kız, 334 bin 252'si erkek toplam 640 bin 849 öğrenci bulunuyordu. İlköğretimde 4 milyon 950 bin 491'i kız, 5 milyon 381 bin 261'i erkek toplam 10 milyon 870 bin 570, ortaöğretimde 1 milyon 456 bin 84'ü kız 1 milyon 789 bin 238'i erkek toplam 3 milyon 245 bin 322 öğrenci öğrenim görüyor. Geçen yıl ilköğretimde 5 milyon 162 bin 321'i kız, 5 milyon 684 bin 609'u erkek toplam 10 milyon 846 bin 930, ortaöğretimde de 1 milyon 469 bin 528'i kız, 1 milyon 917 bin 189'u erkek toplam 3 milyon 386 bin 717 öğrenci okuyordu. MEB yetkilileri, ortaöğretimde öğrenci sayısı azalmış olmasına karşın okullaşma oranının artmasının nedenini açıklarken, bu yılki istatistiklerin “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2007 Nüfus Sayımına göre çıkarıldığını” belirterek, nüfus sayımı sonucunda “çağ nüfuslarının azaldığını, bu azalma nedeniyle çağ nüfusu içindeki öğrenci sayısının daha fazla oranı kapsadığını, dolayısıyla çağ nüfusundaki azalmanın istatistiklere yansımasının okullaşma oranlarını yükselttiğini” söylediler. Bu arada, yeni istatistiklere göre ortaöğretimde mesleki ve teknik eğitimdeki öğrenci sayısı artışı genel liselerin önüne geçti. Genel ortaöğretimde ise 2 milyon 142 bin 218 olan öğrenci sayısı 1 milyon 980 bin 452'ye düştü.
MESLEK LİSELERİNDE ARTIŞ
Mesleki ve teknik ortaöğretimde bazı genel müdürlüklere bağlı okullarda öğrenci sayısı artarken, bazılarında düştü. Mesleki ve teknik liselerde geçen yıl 1 milyon 244 bin 499 olan öğrenci sayısı bu yıl 1 milyon 264 bin 870'e ulaştı. 2007-2008 eğitim-öğretim yılında mesleki ve teknik ortaöğretimde Erkek Teknik Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda 498 bin 983, Kız Teknik Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda 224 bin 970, Ticaret Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda 273 bin 719, Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda 129 bin 274, Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda 4 bin 133, Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığına bağlı okullarda 42 bin 760, diğer bakanlıklara ve kuruluşlara bağlı meslek liselerinde 2 bin 365, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğüne bağlı meslek liselerinde 1015, Açıköğretim Lisesi'nde 87 bin 651 öğrenci okuyor. Geçen eğitim-öğretim yılında Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda 498 bin 269, Kız Teknik Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda 222 bin 787, Ticaret Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda 288 bin 662, Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda 120 bin 668, Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda 3 bin 711, Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığına bağlı okullarda 35 bin 527, diğer bakanlıklara ve kurumlara bağlı meslek liselerinde 1495, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda 911 ve Açıköğretim Lisesinde 72 bin 469 öğrencinin öğrenim gördüğü belirlenmişti.
|
|
|
" Zorunlu eğitim, beş yaşında başlayacak "
|
|
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), gelecek yıl 15 ilde başlatacağı pilot uygulamayla eğitim yaşını 5'e indirecek. Okulöncesi Eğitim Genel Müdürlüğü'nün hazırladığı yasa taslağına göre uygulama 2013 yılına kadar Türkiye geneline yayılacak.
Okulöncesi Eğitimi Genel Müdürü Remzi İnanlı, 5 yıllık kalkınma planı çerçevesinde MEB'in 5 yaşındaki çocukların tamamının okulöncesi eğitime başlamasını hedeflediğini, bu bağlamda tasarının hazırlandığını açıklarken, "Zoru başardık ve okulöncesi eğitimin konuşulmadığı zamanlardan bu zamana geldik." dedi. Özellikle '5 yaş'ın önemli olduğunu söyleyen İnanlı, 2008 sonu itibarıyla 5 yaşındaki çocukların yüzde 47'sinin okulöncesi eğitimde yer alacağını anlattı. İnanlı, bu alanda eğitim verecek tüm okulları tek bir elde topladıklarını kaydederken, "Artık yaygınlaştırma kaygımızdan çok kaliteyi artırma kaygımız var. Öğretmen kalitemiz ve araç gereç konusundaki durumumuz ile Avrupa Birliği standartlarını da yakaladık." diye konuştu.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 65 ziyaretçi (128 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|